Danimarka ve Fransa'da bisikletli yaşamı anlattığımız ikinci bölümümüzü, Ege Üniversitesi kanalından izleyebilirsiniz.
0 Yorumlar
Amsterdam'ın bisikletli yaşamına giriş yaptığımız ilk bölümümüzü, Ege Üniversitesi Youtube kanalından izleyebilirsiniz.
![]() İZMİR(Ege Ajans) Ege Üniversitesi Televizyonu EÜTV’de yayınlanan “Bas Pedala – Bisikletli Yaşam Rehberi” programı öğrenciler ve çalışanlarda bisiklet bilinci oluşturmak amacıyla fark yaratıyor. Bas Pedala programı, bir yandan “Dünyanın En Yaşanabilir Kentleri” arasında gösterilen bisiklet dostu şehirleri anlatırken bir yandan da İzmir ve Ege Üniversitesi özelinde bisiklet kullanımını ön plana çıkaran söyleşileri ve faydalı bilgileri ekrana taşıyor.
Geleceğe Dönüş, Hayalet Avcıları ve Salak ile Avanak filmlerinin arabaları birer bisiklete dönüşüyor... Geleceğe Dönüş'ün DeLorean'i bir bisiklet olsaydı ya da Hayalet Avcılar'nı aradığımızda pedalayıp gelselerdi veya Salak ile Avanak köpek şeklinde bir bisikletle gezseydi... İşte İspanya Trafik Departmanı bugünlerde böyle bir çalışma yapıyor. Son yıllarda artan hava kirliliği ve trafik sıkışıklığı gibi sorunlar için çözüm arayan İspanyollar, daha çok insanın ulaşımda bisiklet kullanmasını sağlamak amacıyla dikkat çekici bir kampanya başlatmışlar. "Dünyayı değiştirmek için bir filmde yer almana gerek yok, hikayeni değiştir" sloganı ile yola çıkan ekip, popüler sinemanın üç ünlü otomobilinden esinlenerek bunlara uygun bisiklet tasarımları hazırlamış. Daha sonra bu tasarımlar orijinal film afişleri ile birleştirilmiş ve başta sinema salonları ile reklam panoları olamak üzere pek çok yere bu yeni afişler asılmış.
Hazırlanan bu bisikletler yalnızca afiş çalışmasında kullanılmakla kalmamış, sokaklarda ve meydanlarda pedallanarak kampanyanın daha da dikkat çekmesi sağlanmış. İlerleyen günlerde Hızlı ve Öfkeli ile birlikte süper kahramanların pedalladığı başka projeler görmemiz de mümkün... İspanya Trafik Departmanı'nın, Dünya'nın büyük tanıtım ve pazarlama şirketlerinden Ogilvy & Mather ile birlikte hazırladığı bu projenin videosu: Kaynak: http://www.bicycling.com
Çeviren: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala) http://www.bicycling.com/culture/advocacy/back-to-the-futures-delorean-turned-into-a-bike?cid=soc_BICYCLING%20magazine%20-%20bicyclingmag_FBPAGE_Bicycling__ ![]() Amsterdamlılar bisiklet eğitimiyle ilkokul sıralarında tanışıyor. Küçük yaşta trafik sınavlarına girip bisiklet kullanabilme sertifikası alıyor ve okula her gün bisikletle gidip gelmeye başlıyorlar. Büyüdükçe de bisiklet, hayatlarının vaz geçilmez bir parçası haline geliyor. İşlerine, alışverişe, haftasonu gezilerine, bahar pikniklerine, yaz aylarında yüzmeye yani hemen hemen her yere bu iki teker üzerinde gidiyorlar. Nisan ayı, pek çok Amsterdamlı ilkokul öğrencisi için heyecanlı bir dönem. Okulun trafik derslerinde öğrendiklerini, uygulamalı bisiklet sınavında ortaya koyup sertifika almaya hak kazanmak ve bir sonraki yıl her gün arkadaşlarıyla okula pedallayabilmek anlamına geliyor. Hollanda ilkokullarındaki bisiklet ve trafik eğitimi dersi zorunlu olmadığı halde hemen hemen her çocuğun keyifle aldığı bir ders. Bu derste trafik levhalarının anlamları, trafik akışında araçların önceliği gibi basit ancak önemli temel trafik kuralları öğretiliyor. Eindhoven doğumlu olan ve yıllardır ailesiyle birlikte Hollanda´da yaşayan Kamuran Yaşadı, çocukluğunun sınav günü heyecanını ve bu uygulamayı şöyle anlatıyor: “Bu sınavı geçebilmek için öncelikle bisikletinizin eksiksiz olması lazım. Yani ön ve arka ışıklarının, zilinin, frenlerinin çalışır durumda olması ve arka çamurluğun daha görünür olması için otuz santimlik beyaz bir şerit ile boyanmış olması gerekiyor. Sınav günü çok heyecanlıydım. Tıpkı ehliyet sınavlarında olduğu gibi belli bir alan içinde sürüş yapıyorduk ve öğretmenlerimiz de hatalarımızdan puan kırıyordu. Bu sınavlarda en fazla beş hata hakkınız vardır. Beş hata yaptığınızda bir sonraki hafta tekrar sınava girmeniz gerekir. Ben girdigim ilk sınavda üç hata ile testi geçip sertifika almaya hak kazanmıştım.” Kimilerine Göre Bisiklet, Hollandalıların Genlerinde Kodlanmış Sekiz yüz bin nüfuslu Amsterdam´da bisiklet sayısı bir milyonu geçiyor. Yani bu kentte kişi başına 1.5 bisiklet düşüyor. Tamamı düz yollardan, birbirine bağlanan kanallardan ve köprülerden oluşan Amsterdam, bisiklet kullanımına çok müsait. Burada her gün yarım milyona yakın insan şehir içi ulaşımını bisiklet ile sağlıyor. Tüm kent trafiği ve ulaşım altyapısının merkezinde bisiklet bulunuyor. Özel bisiklet yollarına sahip şehrin trafiğinde bisikletlerin her zaman geçiş üstünlüğü mevcut. Bu avantajların yanı sıra tren ve metrolarda da bisiklet taşınabiliyor. Böylece Amsterdam’da bisiklet, toplu ulaşıma da başarılı bir şekilde entegre edilmiş oluyor. Hollanda’nın vergi düzenlemesine göre çalışanlar isterse maaşları üzerinden devlete yıllık gelir vergisi ödemek yerine yeni bir bisiklet satın alabiliyor. Böylelikle hem ülkede bisiklet kullanımı teşvik edilmiş hem de bisiklet ticareti canlı tutulmuş oluyor. Bir Avrupa başkentinde, sokakta yürüyen insan kalabalıklarını görmek ne kadar sıradan ise, Amsterdam’da aynı oranda bisikletlilere rastlamak son derece sıradan. Kimi sosyologlara göre bisiklet, Hollandalıların DNA’sında var. Yeni doğan bir insanın bir süre sonra yürümeye başlaması gibi Amsterdamlılar da aynı doğallıkla küçük yaşlardan itibaren yürür gibi bisiklet kullanmaya başlıyor. Hollandalıların Araba SevdasıPeki nasıl oldu da bisiklet Amsterdam’da ve tüm Hollanda’da bu kadar yaygınlaştı, hatta vaz geçilmez bir yaşam biçimine dönüştü? Bu sorunun yanıtını Hollanda Bisiklet Konsolosluğu adlı sivil toplum kuruluşu için çalışan Marjolein de Lange veriyor: "İkinci Dünya Savaşı sonrası Hollanda zenginleşti. 1950’lere doğru araba sahibi olmak iyice kolaylaştı ve böylece sokaklar araba doldu. Hem araç trafiği, hem de park sorunu kent yaşamını zora soktu. Kentin görüntüsü, dokusu bozuldu, havası kirlendi. Ulaşımı da adeta kilitlendi, çünkü Amsterdam kenti motorlu araç trafiğine uygun olarak düzenlenmemişti. Sokaklar çok dardı. Her yerde su kanalları ve tarihi binalar olduğu için büyük oto yollar yapmak da neredeyse imkansızdı. Yani aslında şehirde arabalara yer yoktu..." Kent İçi Ulaşımda Devrimin Sloganı: |
1974 yılında, yani dağ bisikletleri henüz piyasada yokken tüm dünyada petrol krizi yaşanmaktadır. İşte bu petrol krizi Amerika'daki bisiklet satışlarını bir anda patlatır. Öyle ki bisiklet için bu durum 1890'lardan beri gerçekleşen en gözle görülür ticari yükseliştir. 1970'lerin sonlarına doğru ise işler biraz duraksar. Piyasada daha çok 10 vitesli yarış bisikletleri vardır ve ince lastikleri ile sert selelerinden dolayı yalnızca tecrübeli bisiklet kullanıcılarının keyif alabildiği bir üründür. Ortalama müşterilere hitap eden bir ürün seçeneği ve pazar pek kalmamıştır. 1976-1979 yılları arasında Kaliforniya'nın Marin County bölgesindeki evlerin garajlarında bir “dağ bisikleti” projesi kendiliğinden ortaya çıkar. Bu bölgede, Gary Fisher'ın da zaman rekoru kırdığı ufak tefek yarış organizasyonları düzenlenir. Aslında bölgede yaşayan maceraperestler için sıradan bir doğa aktivitesi olarak başlayan dağ bisikletleri zamanla seri üretimi yapılan bir ürüne dönüşür. Kaliforniyalı Specialized firması 1981 yılında 500 adet Stumpjumpers model dağ bisikleti üretir ve tamamı üç haftada satılır. Bunlardan bir tanesi bugün Smithsonian Ulusal Amerikan Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir. |
Bisiklet dünyasındaki bu gelişme bisiklet endüstrisinin yıllardır beklediği bir fırsattır. Dağ bisikletinden 80 yıl önce, yani 1890'larda John Kemp Starley'in iki tekerlekli “Rover Safety” (güvenli bisiklet) buluşundan beri bisiklet alanında ortaya çıkmış en büyük gelişme dağ bisikletleri olmuştur. Bu yüzden de Dünya çapında ilgi görür. Bir bisiklet yazarı dağ bisikletine duyulan bu ilgiyi şöyle yorumlar: “Dağ bisikleti, batmakta olan bisiklet endüstrisinin adeta kıçını kurtardı.”
Bisiklet piyasasının önemli oyuncuları bu yeni pazarı iyi görür ve bu alanda bir “altına hücum” devri başlar. Her firma dağ bisikleti üretir ve sadece birkaç yıl içinde uluslararası bir pazar oluşur.
1985 yılı verilerine göre o yıl Amerika'da satılan tüm bisikletlerin %5'i dağ bisikletidir.
1995'te, yani sadece on yıl sonra ise dağ bisikletinin pazar payı %95'e ulaşmıştır.
1988 yılında İngiltere'de satılan 2.2 milyon bisikletin %15'ini dağ bisikleti modelleri oluşturmuştur. Sadece iki yıl sonra, 1990 yılına gelindiğinde dağ bisikletinin pazar payı %60'a çıkmıştır.
Ve nihayet 1996 yılında dağ bisikleti artık olimpik bir spora dönüşür.
Bu yeni oyuncak iyi bir damar bulur. Özellikle genç kuşağı mükemmel bir şekilde yakalar. Artık herkes bundan bir tane almak istemektedir. Dağ bisikleti, bisikletin yeniden popülerleşmesine büyük katkıda bulunur. Bisiklet, pratikliği ve kullanışlılığı ile yeniden herkes için ulaşılabilir hale gelir.
Robert Penn'in "It’s All About The Bike" adlı kitabından
Çeviren / derleyen: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Daha fazla bilgi için: http://mmbhof.org/mtn-bike-hall-of-fame/history/repack-history
1985 yılı verilerine göre o yıl Amerika'da satılan tüm bisikletlerin %5'i dağ bisikletidir.
1995'te, yani sadece on yıl sonra ise dağ bisikletinin pazar payı %95'e ulaşmıştır.
1988 yılında İngiltere'de satılan 2.2 milyon bisikletin %15'ini dağ bisikleti modelleri oluşturmuştur. Sadece iki yıl sonra, 1990 yılına gelindiğinde dağ bisikletinin pazar payı %60'a çıkmıştır.
Ve nihayet 1996 yılında dağ bisikleti artık olimpik bir spora dönüşür.
Bu yeni oyuncak iyi bir damar bulur. Özellikle genç kuşağı mükemmel bir şekilde yakalar. Artık herkes bundan bir tane almak istemektedir. Dağ bisikleti, bisikletin yeniden popülerleşmesine büyük katkıda bulunur. Bisiklet, pratikliği ve kullanışlılığı ile yeniden herkes için ulaşılabilir hale gelir.
Robert Penn'in "It’s All About The Bike" adlı kitabından
Çeviren / derleyen: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Daha fazla bilgi için: http://mmbhof.org/mtn-bike-hall-of-fame/history/repack-history
1890’da ABD’de 150.000 bisiklet kullanıcısı vardı. O zamanlar bir bisikletin değeri, bir fabrika işçisinin yarım yıllık maaşına denkti. 1895’te fiyatlar, birkaç haftalık maaşla satın alınabilecek kadar düştü ve kullanıcı sayısı her yıl yaklaşık 1 milyon kişi artar oldu. 1895’te Londra’da Stanley Bisiklet Fuarı düzenlendi. Etkinliğe 200 firma katıldı ve 3000 bisiklet modeli sunuldu. The Cycle dergisi o yıl İngiltere’de 800.000 bisiklet üretildiğini duyurdu. 1896 yılında bisiklet üretimi zirveye ulaştı. ABD’de 300 bisiklet üreticisi firma o yıl 1.2 milyon bisiklet üreterek ülkenin en büyük endüstri kollarından biri oldu. En büyük üretici olan Columbia, 2000 çalışanı ile dakikada 1 bisiklet üretir konumdaydı. Bu yüzyılın sonunda bisiklet, milyonlarca insanın kişisel ulaşım aracına dönüştü. Tarihte ilk kez işçi sınıfı da mobilize olabildi. Bu hareket/seyahat esnekliği ile banliyöler genişledi, şehirlerin coğrafi ve demografik yapısı değişti. |
1930’larda Kuzey İtalya’daki, Fransa, Belçika ve Hollanda’daki her şehirde ve büyük kasabada en az bir bisiklet üreticisi bulabilmek mümkündü. İngiltere’den Raleigh, Rudge-Whitworth, BSA, İtalya’dan Bianchi ve Fransa’dan Peugeot gibi küçük atölyeler işlerini büyüterek zamanla seri üretim yapan büyük markalara dönüştü. İngiliz Raleigh firması 1888 yılında kurulduğunda haftada 3 bisiklet yapan ufak bir atölyeydi. 1951 yılına gelindiğinde ise Raleigh, haftada 20.000 bisiklet üretmekteydi.
1950’lerin başında sadece İngiltere’de 12 milyon bisiklet kullanıcısı vardı. Ancak bu dönemde araba endüstrisi yükselişe geçti. 1955’te İngiltere’de 3.5 milyon bisiklet satılmışken 1958’de satılan bisiklet sayısı 2 milyona düştü. Küçük üretici firmalar ve yerel atölyeler birer birer yok olmaya başladı.
1970’lerin ortalarında bisiklet kültürü algısı iyice azaldı. Bisiklet artık bir ulaşım aracı olarak değil, bir oyuncak olarak; hatta bir baş belası olarak görülüyordu.
Robert Penn - It’s All About The Bike adlı kitabından
Derleyen/Çeviren: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
1950’lerin başında sadece İngiltere’de 12 milyon bisiklet kullanıcısı vardı. Ancak bu dönemde araba endüstrisi yükselişe geçti. 1955’te İngiltere’de 3.5 milyon bisiklet satılmışken 1958’de satılan bisiklet sayısı 2 milyona düştü. Küçük üretici firmalar ve yerel atölyeler birer birer yok olmaya başladı.
1970’lerin ortalarında bisiklet kültürü algısı iyice azaldı. Bisiklet artık bir ulaşım aracı olarak değil, bir oyuncak olarak; hatta bir baş belası olarak görülüyordu.
Robert Penn - It’s All About The Bike adlı kitabından
Derleyen/Çeviren: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)

Bisiklet kiralama ve bisiklet paylaşım sistemleri pek çok dünya kentinde yaygın olarak kullanılıyor. Ancak Çek Cumhuriyeti'nin Brno şehrinde bu uygulamaya ilginç bir yaklaşım getirilmiş.
Ülkenin ikinci büyük kentinde kahve almak için bir kafeye giriyorsunuz ve eğer isterseniz gün içinde kullanmak için ücretsiz bisiklet ödünç alabiliyorsunuz.
Ülkenin ikinci büyük kentinde kahve almak için bir kafeye giriyorsunuz ve eğer isterseniz gün içinde kullanmak için ücretsiz bisiklet ödünç alabiliyorsunuz.
Bunun için 300 Crown (33 TL) kadar bir depozito bırakıyorsunuz ve bisikleti teslim ettiğinizde bu parayı geri alıyorsunuz.
385.000 nüfuslu kentte şimdilik sadece 5 noktadaki anlaşmalı kafelerde uygulanan sistem oldukça yoğun bir ilgi görüyor. Ufak tefek çalınma vakaları gerçekleşmiş olsa da uygulamaya katılan işletmeler bu bisiklet paylaşım sisteminden oldukça memnun.
Bir kafeden aldığınız bir bisikleti kentin başka bir noktasındaki anlaşmalı kafeye teslim edebiliyorsunuz. Birbirine yakışan iki şey; bisiklet ve kahve bu projede bir araya gelerek hem kafe sahiplerini hem de müşterileri memnun ediyor.
Yazan: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Kaynak: http://www.theatlanticcities.com/commute/2013/10/would-you-bike-coffee/7096/
385.000 nüfuslu kentte şimdilik sadece 5 noktadaki anlaşmalı kafelerde uygulanan sistem oldukça yoğun bir ilgi görüyor. Ufak tefek çalınma vakaları gerçekleşmiş olsa da uygulamaya katılan işletmeler bu bisiklet paylaşım sisteminden oldukça memnun.
Bir kafeden aldığınız bir bisikleti kentin başka bir noktasındaki anlaşmalı kafeye teslim edebiliyorsunuz. Birbirine yakışan iki şey; bisiklet ve kahve bu projede bir araya gelerek hem kafe sahiplerini hem de müşterileri memnun ediyor.
Yazan: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Kaynak: http://www.theatlanticcities.com/commute/2013/10/would-you-bike-coffee/7096/
Bikenomics kitabının yazarı Elly Blue şu bilgiyi veriyor, ortalama bir Amerikan ailesi yılda yaklaşık on bin dolarlık ulaşım harcaması yapıyor. Yazar Blue yürüyerek, bisiklete binerek ve toplu ulaşımı tercih ederek tüketicilerin ciddi miktarda parayı ceplerinde tutabileceğini öngörüyor. Ben de (Jake Richardson), bu öngörünün tanıklarından sayılırım. Asla araba satın almamış olan bir iş arkadaşım vardı. Birkaç yıl içinde, kişisel giderlerinin ulaşım kaleminden elde ettiği elli bin dolar parası birikti. Arabasızlığı sayesinde. |
Çoğumuzun araba kullanma alışkanlığı olduğundan, hayatı kolaylaştırdığını sandığımız şeylerin aslında ciddi bedelleri olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Örneğin şehirde yaşayan bir aile on yılda yüz bin dolara yakın bir parayı, sadece araba kullanmayarak kurtarabilir. Böylece bu parayı da çocuklarının eğitimine kullanabilir. Günümüzde ebeveynler için öncelikli harcama ve kaygıların başında, çocuklarının yüksek öğrenimi geliyor. Genellikle yüksek faizli borçlarla gerçekleşen yüksek öğrenim, sonrasına ciddi bir yük bırakıyor.
Yine de pek çok genç insan kendi arabasına sahip olmak istiyor. Çoğu, mevcut kredi kartı vb. borçlarına rağmen içinde yaşadığımız tüketim kültürünün bir parçası olarak bunu hep arzuluyor. Neticede durum, arabaya bağımlı olmaya gidiyor.
Ortalama bir Amerikan vatandaşının 8.000$ kredi borcu olduğu göz önüne alındığında, araba bağımlılığından kurtulmak bu borcu kapatmaya veya azaltmaya yardımcı olabilir. Kredi borcundan erkenden kurtulmak önemli, çünkü yer yer %20’lere varan faiz artışları ile bu borç daha da büyüyebiliyor. Ayrıca asıl borcunuz olan miktardan daha fazlasını boş yere faize ödemiş oluyorsunuz.
Elbette bisiklet kullanmanın kilo vermek, vücut geliştirmek, stresi azaltmak ve eğlenceli vakit geçirmek gibi yararları var. Aynı zamanda düzenli kardiyovasküler egzersizin, en iyi antidepresanlardan biri olduğu da biliniyor. Obezite salgınını azaltarak kalp hastalıkları oranını düşürmek de toplumsal faydalardan biri. Obezite ve kalp rahatsızlıkları, ülke çapında çok harcama yapılan ve çok acı çekilen hastalıklar.
Son olarak, kentlerde bisiklet kullanmak, işletmeler arası insan trafiğini bariz şekilde arttırır. Bu da lokal ekonomiye katkı sağlar.
Yazan: Jake Richardson (Clean Technica)
Çeviren: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Kaynak: http://cleantechnica.com/2013/12/12/save-10000-riding-bike-instead-driving/#PmmY23FAsRJeDqbA.99
Yine de pek çok genç insan kendi arabasına sahip olmak istiyor. Çoğu, mevcut kredi kartı vb. borçlarına rağmen içinde yaşadığımız tüketim kültürünün bir parçası olarak bunu hep arzuluyor. Neticede durum, arabaya bağımlı olmaya gidiyor.
Ortalama bir Amerikan vatandaşının 8.000$ kredi borcu olduğu göz önüne alındığında, araba bağımlılığından kurtulmak bu borcu kapatmaya veya azaltmaya yardımcı olabilir. Kredi borcundan erkenden kurtulmak önemli, çünkü yer yer %20’lere varan faiz artışları ile bu borç daha da büyüyebiliyor. Ayrıca asıl borcunuz olan miktardan daha fazlasını boş yere faize ödemiş oluyorsunuz.
Elbette bisiklet kullanmanın kilo vermek, vücut geliştirmek, stresi azaltmak ve eğlenceli vakit geçirmek gibi yararları var. Aynı zamanda düzenli kardiyovasküler egzersizin, en iyi antidepresanlardan biri olduğu da biliniyor. Obezite salgınını azaltarak kalp hastalıkları oranını düşürmek de toplumsal faydalardan biri. Obezite ve kalp rahatsızlıkları, ülke çapında çok harcama yapılan ve çok acı çekilen hastalıklar.
Son olarak, kentlerde bisiklet kullanmak, işletmeler arası insan trafiğini bariz şekilde arttırır. Bu da lokal ekonomiye katkı sağlar.
Yazan: Jake Richardson (Clean Technica)
Çeviren: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Kaynak: http://cleantechnica.com/2013/12/12/save-10000-riding-bike-instead-driving/#PmmY23FAsRJeDqbA.99

Bambudan yapılmış bir bisiklete 5000$ ödemek kulağa nasıl geliyor? Söylemek zor, değil mi? İşte bununla ilgilenebilecekler için Amerikalı moda tasarımcısı Marc Jabobs, Colorado Panda Bisiklet ile birlikte sınırlı sayıda bambu bisiklet yapıyor.
Tamamı el yapımı ve sınırlı sayıda üretilen bu bisikletlerde yalnızca bambu ve çelik malzeme kullanılıyor.
Donanımın büyük bölümü Velo Orange tarafından sağlanıyor.
İlginizi çektiyse satın almak ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflarına bakmak için projenin web sayfasını ziyaret edebilirsiniz:
http://www.marcjacobs.com/lookbooks/special-items/e1442eab-ab4b-42f1-b060-468e38b47643/bamboo-bike
Marc Jacobs tasarımı şık bir bambu bisikletin özellikleri:
Kadro: Çelik ve bambu.
Maşa: Chromoly çelik kaplama
Furş Takımı: Velo Orange Grand Cru 1 1/8
Gidon: Velo Orange Left bank
Elcik: Brooks deri bant
Fren: Velo Orange Grand Canti
Zincir: KMC 3/32 single speed, gümüş
Ruble: Shimano MX single speed, 16 diş ½ veya 3/32
Göbekler: Velo Orange Grand Cru High Flange
Jantlar: Velo Orange Diagonale 700c
Jant Telleri: DT Swiss Champions, gümüş
Lastikler: Grand Bois Extra Leger
Pedallar: Velo Orange Road Pedal, Sealed Bearings
Sele: Brooks B17
Ön Bagaj: Velo Orange Porteur Rack
Arka Bagaj: Velo Orange Constructeur Rack
Çamurluklar: Velo Orange Hammered 45mm fenders set
Yazan: Nathan (Clean Technica)
Çeviri: Sertaç Kasaplar (Bas Pedala)
Kaynak: http://cleantechnica.com/2013/10/11/5000-limited-edition-bamboo-bike-marc-jacobs/